İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | be certain f. | emin olmak | ||
Tom said that Mary was certain that she wouldn't do that. Tom, Mary'nin bunu yapmayacağından emin olduğunu söyledi. More Sentences |
||||
Genel | be certain f. | kesin olmak | ||
In this world nothing can be said to be certain, except death and taxes. Bu dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez. More Sentences |
||||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | be certain f. | kesin olarak bilmek |